İYİ Parti’nin bugün yaşadığı istifalarla ayyuka çıkan kurumsallaşma sorununu bugüne bakarak değerlendirmek hatalı bir analize kapı aralar.

Bu değerlendirmeye kuruluşundan yani 25 Ekim 2017’den bu yana kısa metrajlı filmleri aratmayacak siyasi yolculuğuna bir göz atmak gerekiyor.

AK Parti ve Anti Erdoğan karşıtlığı üzerinden 15 Temmuz darbe girişimi karşısında milli bütünleşme refleksi ile MHP’nin Sayın Erdoğan’ın yanında duruş sergilemesi karşısında kadim bir geçmişi olan bir siyasi parti MHP’den mitozlanarak oluşan İYİ Parti, kendi dinamikleriyle kendi kendini besleyip siyasi geleceğini zamana yayarak sağlam temeller üzerine inşa etmesi gerekirdi. Oysa gelinen süreçte çok aceleci davrandı.

Genel itibarıyla bakıldığında insanoğlu olarak bazı şeyleri gerçekleştirmekte zamanla ilgili takıntılarınız varsa her şey biran içinde olsun bitsin istersiniz. Koşulların sıcaklığı ile aceleciliğinizin, ergen formlu arzularınızın; yön tabelanızda yapılan oynama ile size yanlış gösterilen istikamete doğru götürdüğünün farkında olduğunuzda, aslında gelecekle ilgili hayal ve uhdelerinizi sonu çileli ve uzun aynı zamanda katedilmesi imkânsız bir çöl yolculuğuna mahkûm etmiş olduğunu anlarsınız. Kısacası ne olacağı kestirilemeyen meçhul çabalara zemin hazırlamış olursunuz. İnsanların inşa ettiği bir tüzel kişilik olan siyasi partilerde benzer süreçlerden geçebiliyorlar.

Demem istediğim şu İYİ Parti; büyüme, gelişme ve olgunlaşma sürecini zamana yayarak kendini besleyemedi bir nevi prematüre doğum olarak ortaya çıkmasına ve ‘’ güvezde gelişimini sağlayacak yaşam mücadelesine ‘’ girmeden dış dünya gerçekleriyle boğuşma ve bu şekilde kendi gelişimini tamamlama mücadelesini tercih etti.

Gelinen noktada Meral Akşener liderliğinde kurulan İYİ Parti, 1946 yılıyla başlayan çok partili siyasal hayatımızın kurulan mevcut siyasal sistemimizin 87. partisi olarak politik parkurun koşucusu olma yolunda siyasal sistemimizin bir parçası oldu.

Siyasal teşekkül olarak teşkilatlanmak elbette kolay bir netice değil. Ayrıca ciddi bir ekonomik rezervli fedakarlığın yansıra planlamaya yönelik disiplin gerektiren bir çabanın sonucu olarak; amacın bir ideal ve iddia olarak neticelenmesi bu siyasal doğumu sağlıklı kılacak veya belki büyütecek en önemli parametrelerdir.

İYİ Parti, kurulduktan sonra kendi iç dinamikleri ve taban hakimiyetini başka parti veya partilerle ittifak ederek değil zamana yayarak ve kendi gelişimiyle kendini olgunlaştırarak perçinlemeliydi.

İkinci hata beklemek yerine CHP’den 15 milletvekili ihraç ederek mecliste grup kurma ve 24 Haziran seçimlerine katılabilme yanlışıydı.

Bu sebeple CHP’nin isteklerine bağlı kalma onun çizdiği istikamette onun istediği ölçüde mesafe alma çıkmazına girmek zorunda kaldı.

Bu ittifak bir başka şeyi daha getirdi. İttifaksız başarı kazanılamayacak içgüdüsünü hazırladı. Yani bir nevi 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin getirdiği başarısızlık parti iç dinamiklerinde ‘’ öğrenilmiş çaresizliğe’’ kapı aralayacak bir sürece zemin hazırladı. Bugün ittifaksız seçim alınamayacağı algısı bir olgu olarak ‘’istifa depremine’’ bir süreç hazırladı.

Bugün İYİ Parti’de yaşanan istifalar bana göre ‘’ yanmadan, pişmeden’’ hazıra konma bir iddia veya ideal değil kişisel çıkar üzerinden bir gelecek tasavvuru rüyasıyla yatıp kalkan sözde Türkiye iddiası olan insanlardır. Ancak bunu Sayın Yavuz Ağıralioğlu’nu ayrıştırarak söylüyorum. Zira Ağıralioğlu, CHP-HDP ilişkisi nedeniyle İYİ Parti’nin bu ittifakta olmaması gerektiği savıyla istifa etmişti. Sonuçta Ağıralioğlu’nun ne kadar haklı olduğu 14 ve 28 Mayıs seçim sonuçlarıyla tescillenmiş oldu.

Benim düşüncem bugün İYİ Parti’nin yaşanan istifalara rağmen yapmak istediği şey en başta yapması gerekeni yani tek başına kendi varlık ve iç dinamikleriyle gelişme ve olgunlaşma refleksinin bugüne tezahürü ve geleceğe dönük büyüme projeksiyonu netleştirme çabasından başka bir şey olmadığı açık.

Hepimiz biliriz ki doğumlar sancılı olur. Asıl olan bu sancılı süreci istifalarda olsa kendi potansiyelini küçümseyenlerden, başka kurum ve kişilerden medet umanlardan CHP’nin ‘’ taşıyıcı anne’’ rolünü hala sahiplenmek isteyenlerden bir nevi  ‘’ safralardan kurtulma’’ şansı olarak görmek, kendine kendi iç dinamiklerine dönme çabası olarak bilmek gerekir.

Bugün İYİ Parti’nin 31 Mart 2024 yerel seçimlerine tek başına da olsa girme çabası geçte olsa kıymetlidir. Bu seçimle hem kendini test edecek ve ‘’ feedback’’ yani geri bildirim ile siyasetteki varlığını gözden geçirecek hem de safralarından kurtulup yere daha sağlam basarak geleceğe daha  emin adımlarla yol alacaktır.