Sene 1968 de babamla inşaatlarda çalışırken Eylül ayında Preslav (Eski İstanbulluk) ta (Bulgaristan) okumaya karar verdim. Babam razı oldu ve Yol Kuruculuğu Makine Teknik okulunun Lise kısmına kaydımı yaptırdım. Ortaokulu üç yıl önce bitirmiştim ama bir Bulgar asıllı öğretmenin Osmanlı Türklerine hakaret etmesine karşı geldiğim için beni cezalandırıp Fransızca dersinden ikmale bıraktı ve Liseye gitmeme engel olmuştu.

Okula başlayınca Pansiyona yerleştirildim. Küçük, şirin ve  tarihi bir Kasaba burası. Doğu Bulgaristan’da yer alır ve Kara Deniz’e yüz yirmi kilometre mesafede bulunuyor. Güneybatısında Gerlova ovası bulunur ve bu bölgede seksen kadar köy ve Omurtag (Osman Pazarı) ilçesi ile Varbitsa ve Tiça (Nahiyeleri) bulunmaktadır. Köylerin tamamını Türkler oluşturuyor ve bazılarında görev icabı bulunan Bulgar memurlar var.

Gerlova ovasının Güney Doğu’sunda benim köyüm Abdurahmanlar ( Kraygortsi – Rahmanlar) bu yörenin küçük köylerinden bir tanesidir. Küçük ve şirin bir yer olması ile Sakarbalkan ile Bacalıkaya mevkileri arasında bulunmaktadır. Köyümüzün kurucuları arasında yer alan Çokoy, Mehmedali amca yaklaşık olarak yetmiş yıl önceleri, benim çocukluğumda vefat etti. Onun verdiği bilgilere göre köyümüz üç sefer yer değiştirmek zorunda kalmıştır. Sebepleri tam olarak bilen yok, yorumlarda tabiat şartlarının ve kışların sert geçmesine yorumlanıyor. Köyümüz ilk önce Bacalı Kaya yakınlarında imiş, burası şimdi Alvanlar (Yablanovo – Sliven) kazasına bağlı bir yer. Buranın Türkleri Horasan’dan göçüp gelmişler Osmanlı döneminde. Kuzeyden veya Anadolu üzerinden geldikleri kesin, fakat tam olarak bir bilgi elde yok. Benim atalarım da Horasan Türkü olduklarını beyan etmişler ama tam olarak elde delil yok. Babam rahmetli Burgaz ilinde Kiremitlik (Lülakovo) da Medrese okumuş, 1948 yılında mezun olmuş. O yıllarda 1944 sonra Rus Partizan çetelerinin yardımı ile Bulgaristan Komünizmin birinci fazı olarak nitelendirilen Sosyalist sistemine geçirilmiştir. Bulgar Lideri Georgi Dimitrov  Leninin yoldaşlarından birisi olarak yaşadığı dönemde özel mülkiyeti Devletleştirmeyi başardılar. Bağ bahçe arazi ve işletmeler ile fabrikaları Komünist Partisi eline geçidi. Merkezi sistem ile tarım arazileri TKZS denen kooperatifler ile idare edilmeye başlamıştır. Benim çocukluğumda 1958 yıllarında köylünün elinde bulunan koyun, keçi, inek, at gibi canlı hayvanlar da TKZS  denen kooperatif çiftliklerine topladılar. Köylünün elinde tavuk, kaz, ördek gibi canlıdan başka hiçbir şey bırakmadılar. Zaten önceden de tarlalar ve bahçeler de alınmıştı. Köylü tam olarak naçar hale sokuldu. Bu kurdukları TKZS kooperatiflerinde köylü yevmiye husulü çalışmaya mecbur edildi. Bunun dışında şehirlerde sanat sahibi kişiler fabrika ve yeni oluşturulan kurumlarda değerlendirildi. Meslek sahipleri devlet eliyle maaşlı olarak çalıştırıldı. İleriki yıllarda Todor Jivkov önce Başbakan sonrada Devlet Başkanlığına getirildi. Sistem içerisinde uzun vadeli azınlıklara ve bilakis Türkler için akıllara durgunluk veren hamleler başlatıldı. Sırasıyla Müslümanların ibadetleri ile Kuran kursları ve devamında Medreseler de kapatıldı. Yetmişli yıllarda Türkçe dersler kaldırıldı ve Türk Dili Filoloji  Yüksek Okulları da kapatıldı. Kütüphanelerden Türkçe kitaplar raflardan indirildi. Türkçe ve İslam ibadetleri gereği sünnet yasaklandı. Sıra isimlerin Bulgarlaştırılmasına geldi. Önce gönüllüler arandı, umduklarını bulamayınca zor kullanarak köylerde öğretmen ve partili bazı kişileri gönüllü – gönülsüz isimlerini Bulgar isimleri ile değiştirmeye başladılar. Deliorman, Kırcaali ve Gerlova bölgesinde direnişler başladı. Direnişleri Bulgar askeri kıtaları bastırmaya Tank ve yer yer Helikopter destekli vuruşlarla kontrol etmeye çalıştılar. Yablanovo ( Alvanlar – Gerlova) da kan gövdeyi götürdü. Yüzlerce tutuklu Belene temerküz kampına tutuklanarak gönderilirken, onlarca Türk baba ocaklarında katledildiler. Kanlı Aralık (1984) diye dünya basınına da yansıdı. Bu baskılar böyle devam ederken Bulgar ekonomisini ayakta tutan çalışkan Türk kardeşlerimiz her şeyi göze alarak, direnişlerine Şumnu, Razgrat, Kırcaali gibi Türk merkezlerin de  devam ettirdiler. Karşı gelenleri Cezaevlerine attılar. Bir kısmını Bulgar mıntıkalarına sürdüler ve ailesinden uzaklaştırdılar.  Buralarda bu nitelikli kişilere en ağır arazi işleri yaptırıldı. Bunlar genelde öğretmen ve gazetecilik icra eden yüksek derecede Türk kültürüne vakıf kişilerdi. Bunlardan birisi öğretmenlikten gazeteciliğe geçen ve Yeni Işık gazetesi Sancak Muhabiri Sayın İslam Beytullah ERDİ idi. Çok işkencelere tabii tutulduğunu bana Ankara da evinde uzun uzun anlatmıştı. Sürgünde bulunduğu Mihaylovgrat mıntıkasında bir Bulgar köyünde yerli halkın da sempatisini kazandığını ve kendisine yapılan bu ‘’Asimile’’ uygulamasından Bulgarların da son derece rahatsız olduklarına şahit olmuştur…

Bu Türkleri Bulgarlaştırma kampanyası yıllarca sürdü ve en nihayet 1989 yılında Todor JİVKOF bu uygulamadan Bulgar topraklarını terk etmek isteyen öncü Türklere Avrupanın bir çok ülkesine vize vererek kapı dışı etmiştir. Daha sonra Rus Lideri GORBAÇOV emirleri ile Bulgarların yüz karası Todor JİVKOV  Türkleri Türkiye Cumhuriyeti Devletine vize vermeye mecbur kalmıştır. İşte o zaman kısa bir sürede 350 bin Bulgaristan Türkü Trakya ve Anadolu illerine hücum etmiş ve her biri istedikleri yerlere resmi öncülükle yerleştirildiler. Büyük ve cesur yürekli Başbakan Turgut ÖZAL öncülüğünde İşçi Bulma Kurumu vasıtasıyla işe yerleştirilmişlerdir. ‘’ NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’’

Esen kalın

Eşref ÖZGÜR – Akdeniz Balkan Türkleri Federasyon’u Bilim Danışma Kurulu Üyesi