Batılıların üst akıl olarak kabul ettiği Albert Pike’ın gelecekle ilgili öngörülerini yazdığı mektubunda;

I. Dünya savaşı ile krallıkların ve padişahlıkların yıkılacağını yerine ateist devlet kurulacağını yazar.

II. Dünya savaşı ile Faşist ve Siyonistlerin kışkırtılması ile İsrail devleti kurulacak demiştir ve bu öngörüleri gerçekleşmiştir.

III. Dünya savaşı ile dinlerin yok edileceğini ve yeni bir inanç sisteminin kurulacağını söylemektedir.

Onlara göre Kuzey Müslümanlığı hariç diğer inançlarla ilgili hiçbir problem yoktur. Onlar için tek engel Semerkant-Buhara İstanbul eksenindeki Hanefi-Maturidi din anlayışı yani Türk Müslümanlığıdır. Çünkü Türk İslam anlayışı tarihten günümüze aşırı çizgiye çekilememiş hiçbir zaman radikalleştirilememiştir. Hanefi-Maturidi anlayışı bilimle barışıktır. İslam’ın kadına verdiği önemi ve ayrıcalıkları hayata geçirmiş aklı esas alan bir ekoldür.

Türklerin Maturidi akaidinden uzaklaşmaları Mısır fethi ile başlar.

Yavuz Sultan Selim 1517’de Mısır fethinden dönüşte 2000 civarında Arap ve Yahudi dönmesi Müslümanı beraberinde İstanbul’a getirdi. Getirilen bu kişiler Eşari İslam ulemasıydı. Bu tarihe kadar Osmanlı medreselerindeki ulema sınıfı Semerkant-Buhara ekolünün batılıların tabiriyle Kuzey Müslümanlığı olarak adlandırılan Türk Müslümanlığının temsilcisi Türk âlimlerdi.

Arap ve Yahudi dönmesi Müslümanların İstanbul’a gelmesinden sonra din anlayışı ve din adamlarının dini yorumlaması da açısı da değişmiş Türk Müslümanlığı fetvaya dayalı fermanlarla taassup belasının içerisine düşmüştür. Şeyhülislamlık ve bağlı kurumlarda hediye altında rüşvet 1517’den sonra yaygınlaştı. Optik bilimin en önemli isimlerinden sayılan Müslüman Türk Takuyiddin’in İstanbul Cihangirdeki dünyanın en büyük rasathanesi 1580 yılında Şeyhülislam fetvası padişah onayı ile devşirme Kılıç Ali Paşa tarafından topa tutularak yok edilmiştir. Rasathanenin yıkılması için Meleklerin bacaklarının gözetlendiği gerekçesi ile Şeyhülislam Kadızade fetva vermiştir. O tarihe kadar Medreselerde matematik okutuluyor olmasına rağmen 1589 yılında Medreselerde Matematik okumanın caiz olup olmadığı tartışmaya başlanmıştır. Osmanlı içindeki Türklerin aşağılanması dönme ve devşirme kliğin etkinliklerin artmasına paralel olarak o dönemlerde başlamıştır. Hatta bu o kadar ileri boyuta geçmiştir ki Medreselerde Türklerin yecüc ve mecüc olarak gösterildiği kitaplar dahi okutulmaya başlanmıştır. 11. yüzyılda bilimi Allaha ısmarlayan Arap İslam anlayışı 1580’lerde sonra Osmanlı’da etkin hale gelmiştir. Devletin din anlayışının bu hale gelmesi gerilemeyi de beraberinde getirmiştir.

Maturidi akaidinden uzaklaşmamız sonucunda bilimden ve ilimden uzaklaşmış imparatorluk kaybetmiş bir milletin çocuklarıyız. Yaşananları çok iyi tahlil etmiş olan Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinde Hanefi-Maturudi akaidini esas alan Kuran Tefsiri yaptırmasının sebepleri iyi düşünülmeli ve anlaşılmalıdır. Bu anlayışın sonucudur ki bugün Cumhuriyet Türkiye’sinde öğretmenlerin %51’i kadınlardan oluşmaktadır. Dünyanın değişik ülkelerinde yaklaşık 50000 Türk genci Lisanüstü eğitim yapmaktadır. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Anadolu’nun en ücra köşesinden çıkan bir genç en üst makama gelebilmektedir.

III. Dünya savaşından galip çıkmamızın yolunu Atatürk söylemektedir. Savaşı çıkaranlar da söylemektedir. Savaşı çıkaranların tek korkusu Türk Müslümanlığıdır. Bizlerin ve insanlığın kurtuluşu için Türk Müslümanlığına dönmemiz elzemdir.