Mıntıkayı gösteren bir haritası vardı ceketinin astarı ile kumaşı arasında görünmez bir yerde saklı, onu çıkardı. Yaklaşık olarak buradan mesafeyi kilometre olarak hesap edebiliyordu. Gözleri ışıldadı birden ; Bir geçebilsek Anavatan topraklarına, göreceksin Türk diyarını, altın Trakya ovası bin çeker Balkanlara. Dünyada eşi benzeri olmayan münbit bir ova. Türkiye Cumhuriyeti bambaşka bir yer, bunun için dünyanın gözdesi. Ulu önder Gazi Mustafa Kemal Paşa yedi düvel düşmanla çarpıştı Kurtuluş Savaşında. Benim dedem de gönüllü asker olarak katılmış ve Şehit düşmüş Çanakkale de. Balkan Türklerinden onaltı bin kişi katılmış Türk Ordu'suna. Büyük mücadele sonrası kuruldu Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Yeni yeni inkılaplar getirdi Gazi Paşa...

Akşam karanlığı çökünce yola koyuldular, arazide ilerlemeye başlamışlardı , biraz ileride kendilerine parelel bir ana yol görüldü. Kamyon, Tır ve otomobiller geçip gidiyordu Anadolu istikametinde. Heyecan sardı her ikisini de. Sınır mıntıkası daha yirmi kilometre uzakta olabileceğini düşündüler. Anayola çıkmak çok tehlikeli olur bu saatte diye, dere tepe düz gittiler orman mıntıkasından. Bu bölgede bir Türk bulmak imkansızdı, yasaktı çok öteden beri. Buralara iş icabı bile gelmiş olsa kişi,  önce Milisten izin kağıdı alması gerekir. Ayrıca bu bölgede her Bulgar bir sivil Milistir. Bu bakımdan yerli hiç bir  kimseye görünmemek en önemli iştir. Uygulanacak iki plan vardı; birincisi Türk Tır'ı durdurmak, ikinci şık ise arazide sınır Karakol askerlerinin değiştiği bir saatte tel örgüler arasından Kırklareli mıntıkasına geçebilmekti. Birinci şık daha pratik ve sabah erken saatlerde görevli memurlar yoruldukları için, bizzat Tır'ların evraklarını önemseyip, içlerinin tam manasıyla aranmadıklarını öğrenmişti Yusuf usta meslekdaşlarından. İcra ettiği iş buydu gençliğinden beri.Bu sebepten dolayı  küçük boyutta bir Ay-Yıldızlı Türk bayrağı hazılamıştı çok önceden. Tır şöförüne kendisinin bir Türk olduğunu ve yardım istediğini belirtmek üzere, yol kenarında bayrağı görecek şekilde sallayacaklardı.

Çok tedirgindiler ama bu işin başka bir yolu yoktu. Sabah erken saatlerde, seyrek geçen hep Türk Tır'ları olurdu. Yol boyunda bir agacın uğruna siper oldular ve gelen Tır'a Türk Bayrağını eda ile salladılar. Tır şoförü mesajı almıştı ormanlık içinde yolda. Bastı frene, çekti kenara durdu. Atladı çarçabuk ikisi de şoför kabinine. Mazeretlerini anlattılar ve sınır kapısına varıncaya kadar plan kurdular yakayı ele vermemek için ama nafile, ileride bir kontrol noktasında Bulgar Milis'i durdurdu Tır'ı. Konuşacak bir şey yoktu, aldılar Osman ile Yusuf ustayı  Anadolu yolundan...