Geleceği sağlıklı bir şekilde kavrayabilmeniz; geçmişle beslenerek mesafe almanıza bağlıdır…

Ve toplumlar, kültürleriyle, değerleriyle yükselirlerken; inkarlarıyla, reddi miraslarıyla çürürler…

Geçmişle ilgili olarak; ne olduğunuzu, kim olduğunuzu bilmek, bunları sahiplenmek toplumların insan karakterinin geleceği kavrayış katsayısını yükseltirken, inkar etmek ise küçültür, değersizleştirir.

Milletler; değer derinlikleriyle derinleşirken; kültür derinlikleriyle bir karşılık oluştururlar…

Bugün neredeyse yok olmaya yüz tutmuş bir yöresel kültürümüzden, gerçek bir değerimizden bahsetmek istiyorum; “ÇERÇİCİLİK”

Çerçicilik; yöresel olarak gerek insanın kendi sırtına gerekse eşek veya at gibi binek hayvanlarına yüklediği bir kısım incik boncuk lastik, iğne, iplik, makas gibi tuhafiye eşyalarını köy köy mahalle mahalle dolaşarak satan gezginci esnafa “çerçi”, yaptığı bu meşakkatli işe “çerçicilik” denir.     

   

Bu mesleği ilk kez Çapar/Ayvagedikli “Çolak Ali Ekici” emmi ve sonrasında büyük oğlu Muhammet ile birlikte tanıma fırsatı bulmuştum.

Kırk küsür yıl önceydi sanırım…

Neredeyse yürüyen bir tuhafiye dükkanını andıran iğne, iplik, don lastiği, makas, giysi veya incik boncukla bezenmiş at sırtındaki o küçük tepeciği gördüğümde o gün, bu kadar yükü bu hayvan nasıl taşır, nasıl yüklenir diye düşünmüştüm.

Bugün düşündüğümde aileyi geçindirebilmenin bu yorgunluğa değmesinin yolu, çeşidin çok olmasına müşterinin ihtiyacına olumsuz cevap verilmemesine bağlı olduğunu anlıyorum.

Çolak Ali emmi özrü ve aynı zamanda yaşlılığın getirdiği bedensel tükenmişlik ile bu mesleği belli bir süre devam ettirse de sonrasında oğlu Muhammet’e bırakmak zorunda kalmıştı.

Oğul Muhammet üzerinden uzun bir süre Çolak Ali ailesi için bir geçim kapısı olsa da zaman içinde bir yaşam biçimi olarak insan gücü veya at, eşek gibi binek hayvanlar üzerinden yapılan ve bugün için terkedilen bu meşakkatli meslek, bugün artık yerini küçük kamyonetler veya kapalı panelvan minibüsler üzerinden yapılmaya devam edilmektedir.

Bugün neredeyse bitmek üzere olan “çerçicilik” mesleği;  Çapar’lı  “Naime Çerçi”nin pazarlamacılık zekası, ahiretliği “Ergün Çerçi”nin o gevrek “Çerçicici…”“Çerçici geldi…” anonslarıyla uyumlaşarak bütünleşirken her tarafı fedakarlık kokan bu büyük çaba;  bugün köy köy mahalle mahalle kar kış demeden çok zor koşullarda zamana karşı direnerek devam ettirilmeye çalışılmaktadır.

Benim önerim köylünün ayaklarına gidilerek sürdürülmeye çalışılan bu kadim mesleğin birtakım teşviklerle “unutulmaya yüz tutmuş meslekler” sınıflamasına alınarak sahiplenilmesi kültürel biyografimiz için hayati önem arz etmektedir.