Kanter içindeydi, çok korkmuştu olan bitenlerden. Nereden ve nasıl geldiklerini dahi hatırlamıyordu. Kırsalalanda buluverdi kendini. Etrafta kimseler yoktu, akşam üzereydi zaman. Biraz ötelerde bir baraka vardı, etrafında da hiçbirşey yoktu. Çalıların sıra sıra olduğu sınır teşkil ettiği anlaşılan bir yer vardı biraz ötelerde, oraya doğru yürüdü. Kimseler yoktu ama, çalıların içinde birkaç parça elbise bir de bez torba vardı. Gecenin belli saatlerini geçirecek bir yer arıyordu aslında, kuytu ve emniyetli olmasını önemsiyordu. Oradan hemen uzaklaşmak istedi bir tarafa ve güney istikametine doğru yürümeye devam etti. Ormanlık alan başlıyordu biraz ileride, sessizlik içerisinde adım adım ilerliyordu o istikamette. Ağaçlık alanana girince ileride  bir derecik kenarında abdest alan bir erkek gördü. Biraz tedirgin oldu ve de sevinç belirtileri kendisini içten içe teselli ettiğini hissetti. Burası Balkan dağları eteklerinde bir mıntıkaydı.

     "Selamünaleyküm" diyerek yanına yaklaştı.

     "Aleykümselam" dedi, yerinden doğrulan adam.

     " Hoşgeldin, hayırdır kardaşım,ne iştir seni buralara atan" dedi.

     " Sorma aga başıma gelenleri..."

     "Anlat anlat, kaderimiz bir herhalde. Milisten mi kaçıyorsun benim gibi?"

     " Sen de mi namussuzdan kaçtın , Aga be?

     " Köyümüzü bastı Milisler, zoraki isimlerimizi değiştirmek için gelmişler. Ben de onlara görünmeden çocuklarımdan helallik alarak düştüm dağ yollarına. Dün gece sabaha kadar yürüdüm, bu mıntıkayı emniyetli bulduğum için bugün akşama kadar buralarda oyalandım ve dinlendim. Havanın kararmasını bekliyordum ve de akşam namazını da kıldıktan sonra yola devam etmeyi düşünüyordum."