Timsahlar, kemik sesleri eşliğinde leziz avını dişleri arasında parçalarken   adeta göz yaşı dökerler.

Bu refleks Timsah için midesine indirdiği koca su aygırının ruhsal dünyasındaki mutluluk göz yaşlarıdır.

Son yıllarda konjonktürel dayatmalar gelecekte  ülkesel gerekse küresel ölçek zemininin olağandışı bir çok şeye gebe olduğuna işaret ediyor.

Son zamanlarda Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı PKK, FETÖ terör oluşumları bunları kullanan dış tehditler, bu gurupların 2023 seçimlerine dönük siyasal mühendislik  planlamaları,  tüm bunlara  bir örnek olarak gösterilebilir.

Hatırlayalım…

Yaşadığımız 15 Temmuz 2016 şartları; ülkenin geleceğine yönelik ‘’ riskleri paratonerize ederek’’ tehlikeyi uzaklaştırmak adına AK Parti ile MHP arasındaki "ittifak ilişkisini" bir ihtiyaçtan öte zorunluluk haline getirmişti.

Yerli ve milli tüm unsurlara açık bu iş birliğini bundan sonra da dikkatlice değerlendirmek gerekiyor.

Yerli ve milli demişken...

Bu sadece önceliği Türkiye olan, farklı hesap ve çıkarlar adına devşirilmemiş, Anadolu değerleri, inanç çizgisi sağlam, aynı mefkurenin yolcusu olma istikametinde   "Tek millet, tek vatan, tek devlet, tek bayrak" ilkesini içselleştirmiş sözde değil özde çaba içindeki herkesten söz ediyoruz.

Kısacası ötekileştirici ve dışlayıcı değil tam tersi kucaklayıcı ve kapsayıcı bir yaklaşım bu…

15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra AK Parti ve MHP’nin bu birlikteliğinin ne anlama geldiğini neyi hedeflediklerini anlayıp algılayamayanlar oldu.

Buna yani bir vizyon veya beka birlikteliğine kaygılı yaklaşanlar oldu.

Bu birlikte yürüyüş siyaset zemini ve ülke idealinde; saygıyı, anlayışı vizyonel değerleri, birlikte nasıl tunç olunur menkıbesini ön plana çıkardı.

Dolayısıyla öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı "Milli İttifak" tanımı ile, MHP lideri Devlet Bahçeli ile aynı mefkure ülküsü birçok tuzağı yerle yeksan etti.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişi sağlayan Anayasa reformundan bu yana MHP’yi, iyi analiz etmek, özellikle Sayın Devlet Bahçeli'nin uzak görüşlü ve feraset sahibi kişiliği ile kriz veya kaos yaşanmaksızın yeni sisteme entegre çabasını da doğru etüt etmek gerekiyor.

 Gerek 180’İn altına inen terör temizliği gerek halkın doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanını Merkeze alan kamu yönetimi reformu, gerekse önceliği beka olan "devlet, ebed müddet devlet" ikliminde yetişenlerin; 24 Haziran 2023’e giderken bu ülkeye yaşatılmaya çalışanları daha sağlam zeminde yeni güncellemelerle yeniden değerlendirme yapması gerekiyor.

Bugün, fırsatçılık üzerinden ‘’opörtünizm’’ algısıyla siyaseten kısa vadeli hesap peşinde olanlar, kerameti kendinden menkul eski düzeni güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinden yeniden realize edilmesini savunurken; devletin uzun vadeli bekasını düşünenler, uzun vadeli bakış açısı ile ‘’ büyük dönüşümü ‘’ şekillendirmekten yana tavır almalarını görmek gerekiyor.

Büyük dönüşüme doğru yürüdükçe içeriden ve dışarıdan çelme takarak çökertmeye çalışanlar, yere kapaklanıldığında üzerine çullanılmak için fırsat kollayan yapıların bu ülkede hala hazır beklediğini öngörebilmek gerekiyor.

Beşinci kol faliyetleri salt operasyonel güçle dış destek alarak devleti içerden çökertmekle olmaz. Beşinci kol faliyeti aynı zamanda ‘’devleti ve devlet organları değersizleştirilip itibarsızlaştırılarakta’’ gerçekleştirilebilir.

Bunun için devleti yönetmeye aday siyasal partiler ve siyasetçiler konuşurken ne konuştuğunu bilmeli zaman zaman fütursuzca devletin kaymakamına, valisine, emniyet mensuplarına, hakimine savcısına veya kamu görevlisine ‘’ militan’’ derken devlet kurumlarını deformasyona tabi tuttuklarının da farkında olmaları gerekiyor.

Veya halkın %52 oyuyla seçilmiş bu ülkenin Cumhurbaşkanına ‘’diktatör’’ veya ‘’ tek adam’’ derken en önemli demokratik enstrümanımız sandığı arkasına alarak seçilmiş olmak bu makamı gayri meşru göstermeye çalışmak, dışarıya ‘’surda delik’’ açacak önemli bir enstrüman sağlamamak, bu tehlikeli dilin içte ve dışta timsah refleksli küresel güçlerin iştahını kabartacak amaçlarına hizmet etmekten başka bir işe yaramaz.

Toplum olarak siyasetçisinden sanatçısına iş insanından vatandaşına kadar bu devşirme beşinci kol terör örgütlerinin devleti ‘’ çökertme çabaları’’ minvalinde umutlarına abı hayat verecek, beklentilerini hep taze tutacak zeminlere fırsat vermemek gerekiyor.

Bugün içimizdeki veya dışımızdaki bu devşirme zihinlerin devletin tüzel kişiliği başta devletin tüm kurumlarını antidemokratik yöntemlerle deforme etmeye çalışırken senkronize bir şekilde eş zamanlı olarak demokrasi ve insan hakları çığırtkanlığı yapmalarını yine bir ‘’ timsah sendromu’’ olarak anlamak gerekir.