Hem de ne risk…  Acem kılıcı gibi hem de çift taraflı kesen bir risk…

Bu günlerde malum iş riski yanında vatandaşla direkt temastan kaynaklanan Korona virüs riski ile de yüzleşmek zorunda kalıyorlar.

Geçmişten geleceğe bir başka teşkilat yoktur ki; tüm çalışanlarıyla devletin neredeyse tüm gelir yükünü sırtlarken, aynı zamanda “Demokles’in Kılıcı” gibi tepesinde savrulan risk tehdidi ve tüm iş yüküne rağmen; duruşunu bozmadan işini belki yapay gülücükler veya sentetik tebessümlerle de olsa idame ettirmek zorunda kalmasın!

Bahsettiğim bu kadim teşkilat, Tapu ve Kadastro Teşkilatı…  Yükü sırtlarken hata ve risk tehdidinin muhatabı ise cefakar: “Tapu   taşra personeli…”

Bu günlerde gündemimiz Covid-19 ve fedakar “sağlık çalışanları…”

Geçmişte yıllar önce bir sağlık çalışanı olarak Elazığ, Konya, Mersin Devlet Hastanelerinde “laborant” olarak yıllarca hizmet etmiş biri olarak onların nasıl fedakarca çalıştıklarını çok iyi bilenlerdenim. Sağlık riski tehdidi yanında şiddet riski ile karşı karşıya  oldukları da ortada… Ancak sosyal ve mali haklar konusunda “tapu çalışanlarından” oldukça ileride oldukları da bir gerçek… Mesela, “döner sermaye” gibi…

Tapu çalışanları da bazı kurumlar gibi vatandaşla direkt muhatap olan kurumlardır. Tıpkı sağlık çalışanları gibi… Sağlık çalışanlarının işleri gereği hasta insanlarla muhatap olmak gerekliliği vardır. Tıpkı polisin suçlularla, askerin düşman ve terör örgütleriyle mücadelesinde olması gerektiği gibi…

Dolayısıyla sağlıkçılar işlerini yaparken doğal olarak salgınla muhatap olma mecburiyetleri bu viral pandeminin getirdiği riskle de karşı karşıyadırlar.

Aslında burada anlatmak istedim şey, tapu emekçilerinin de bunlardan geri kalmadığı dolayısıyla çalışma koşullarıyla yaşadıkları ruhsal dünyaları… Ayrıca yukarıda bahsettiğim gibi direkt vatandaşla etkileşimden kaynaklanan “sağlık riski”  yanında sahtecilikle veya hatalı işlemden doğabilecek “mali ve cezai riskle” sınanmaları…

Bunların yanında bu salgın sürecinde yaşadıkları, “web- tapu ve e-randevu” sisteminin getirdiği vatandaş tasallutu ve baskısını saymıyorum.

Buradan şuraya gelmeye çalışıyorum.

- Başta sağlık çalışanları ve birçok kurum kestiği döner sermayeden “döner sermaye” veya başka bir ad altında ödeme yapılırken kurum olarak tapu çalışanları neden böyle bir hakka bir türlü muhatap olamıyor?

-Veya tapu çalışanlarının görevi hukuksal mevzuata dolayısıyla uzmanlığa dayalı bir görevse ki öyle; neden “uzmanlık” adı altında bir kadro -bazı kurumlarda olduğu gibi- tapu çalışanına çok görülüyor?

-Neden tapu işlemlerinde işin ehli olan emekli teşkilat mensuplarına, tıpkı “LİKAB” ta olduğu gibi sınava da tabi tutularak noterlere verilmeye çalışılan bazı tapu işlemleri bir kurumsal yapı adı altında verilmek istenmiyor?

Böyle bir uygulama meslekte uzmanlaşmış kişiler dışındaki talep sahiplerinin sorumluluk bağlamında altından kalkamayacağı bir yapılanmadır. Bugün çok varisli bir veraset belgesini bile sorumluluktan kaçmak noktasında vermekten imtina eden, sahte kimlikle düzenlenen vekaletnamelerle ilgili olarak dahi sorumluluğu üstlenmek istemeyen gayrimenkul konusunda donanım yetersizlikleri olduğunu bildiğimiz noterlere böyle önemli bir projeyi teslim etmek orta ve uzun vadede tapu teşkilatının kazanımlarını dinamitlemek olmaz mı?

Oysa teşkilatın, kurumda yıllarca görev yapmış tapu emeklisi uzmanlaşmış kişilerin sektörde bilgi ve tecrübe sahibi olmasının getirdiği donanımın tedavüle sokulması önemlidir. Böyle bir fırsatı kullanma sektörde katma değer üretilebilir, proje belirli kriterler çerçevesinde kurum personelinin yeterlilik yetkinliği analiz edilerek sektörde niteliklilik arttırılabilir.

Bunun yanında kuruma yönelik vatandaş memnuniyet anketinin “standart sapmasının %2-3”lerde olduğu bir oranda  “vatandaş memnuniyeti %97-98”lere ulaşması önemli bir başarı ise fazlası ancak insan tıynetinin getirdiği bir ütopyadan öte bir şey olamayacağına göre…

Neden- sonuç ilişkisi içinde değerlendirebileceğimiz onlarca nedeni ve sonucu bir bütün içinde kümülatif olarak mülahaza ettiğimizde “neden” sorusu hala muğlaklığını korurken, “sonuç”; çıktısı tam 173 yıllık kurumsal bir geçmişi olan bu kadim teşkilatın sahiplenme iddiasının, sadece bugün değil hiçbir zaman yeterince yerine getirilemediğini gösteriyor.

Sağlık çalışanlarının olduğu gibi bazı Tapu Müdürlüklerinde gündeme gelen Covid-19 viral pandemi riski,  bu kadim teşkilatın çalışanlarının haklı olarak tatlı bir “SİTEM”le birlikte duyulmayan sessiz “HAYKIRIŞ” larına artık kulak kabartılması gerekmiyor mu?