Genellikle orta yaş ve üzeri bireylerde görüldüğü bilinen taş hastalığı konusunda uyarılarda bulunan Üroloji Op. Dr. Cem Alan, hastalığın çocuklarda da rastlanılabileceğini kaydetti.

VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Kocaeli Üroloji Uzmanı Op. Dr. Cem Alan, pediatrik üriner sistem taş hastalığının özellikle Türkiye, Pakistan, bazı Güney Asya ülkeleri gibi endemik bölgeler ile özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgesinde oldukça yaygın bir hastalık olduğunu söyledi. Hastalığın dikkatli tanı ile tedavisinin yapılması gerektiğini belirten Op. Dr. Alan, tekrarlama eğilimi olması nedeniyle altta yatan metabolik hastalıkların ise mutlaka ortaya çıkarılması gerektiğine dikkat çekti.

Taş oluşumunun farklı türleri var

Taş oluşumunun farklı türlerde meydana gelebileceğini söyleyen Op. Dr. Cem Alan, “Kalsiyum, sistin, ürik asit veya enfeksiyon taşları gibi birkaç türü vardır. Çocuklarda en sık görülen taş cinsi kalsiyum içeren taşlardır. Bunların yüzde 52-80’ni kalsiyum oksalat-fosfat taşları oluşturur. Daha küçük çocuklarda ise enfeksiyon taşları daha sık görülmektedir. Günümüzde bilinen en önemli sebeplerden biri idrar ile vücuttan atılan kalsiyum, oksalat, ürik asit ve sistin moleküllerinin yüksek yoğunlukta olması ile idrar yollarında birikmesiyle birlikte bunları bir araya gelip birleşmesini engelleyen faktörlerin idrardaki miktarlarının azalmasıdır. Ayrıca idrar PH değişiklikleri, anatomik bozukluklar, enfeksiyonlar da taş oluşumunu kolaylaştırmaktadır. Diyetle fazla kalsiyum alımı, idrar PH değerinin asidik olması önemli sebepler arasındadır. İdrar yollarında herhangi bir tıkanıklık veya anatomik/işlevsel bozukluk, idrar yolu enefeksiyon riskini artırarak çoğalan bakterilerin etkileri ile çocukluk çağı taş hastalığın yüzde 5’ini oluşturan enefeksiyon taşlarının ana sebeplerindendir“ dedi.

Belirtiler yaşa göre değişkenlik gösterebilir

Op. Dr. Cem Alan hastalığın belirtileri hakkında bilgi vererek, “Klinik başvuru semptomları yaşa göre değişmekle beraber büyük çocuklarda yan ağrısı ve idrarda kanama daha çok görülürken, küçük çocuklarda daha çok karın ağrısı, mide bulantısı, kusma, huzursuzluk gibi özgül olmayan semptomlar görülmektedir. Bütün hastalarda mikroskobik idrarda kanama görülmekte, bazı çocuklarda ise üriner sistem enefeksiyonu taş hastalığının ilk belirtisi olabilir” diye konuştu. Taş hastalığının tedavi yöntemlerinden bahseden Dr. Alan, “Erişkin taş hatalığı tedavisinde olduğu gibi pediatrik taş hastalığı tedavisinde de ilk adım sıvı alımını arttırmaktır. Bunun yanında ağrısı var ise ağrısını kesebilecek analjezik ve antispamotik tedavi uygun olur. Hiperkalsiüri medikal tedavisinde aynı zamanda diyetle aşırı sodyum, kalsiyum ve protein alımının azaltılması gerekmektedir. Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, çocukların yaşa göre alması gereken kalsiyum miktarını almasına izin verilmelidir, aşırı alma durumu varsa kısıtlanmalıdır. Diyetle hiperkalsüri tedavisi başarılı olunmadığında uygun dozda tiazid grubu idrar söktürücü ilaçlar tedaviye eklenebilir“ şeklinde konuştu.

Tedavi yöntemleri yüz güldürüyor

Son olarak taş hastalıklarında yapılan cerrahi tedavileri anlatan Op. Dr. Cem Alan şöyle konuştu: “Dışardan ultrasonik ses dalgaları verilerek vücutta herhangi bir girişim oluşturmadan yapılan ve düşük komplikasyon riski olan bu ESWL yöntemi; 2 cm altında olan çocukluk çağında böbrek taşların tedavisinde oldukça yaygın kullanılmaktadır. Ultrasonik ses dalgası ile taşlar kırılrak kırılan parçaların idrar yolundan düşmesi hedeflenir. Birkaç seans gerekebilir ve seanslar arası 2 haftayı geçmemesi gerekmektedir. Diğer bir yöntem ise üreterorenoskopidir. Video kamera yöntemiyle ince çapta aletler ile normal idrar yolundan girilerek vücutta herhangi bir delik açılmadan idrar torbasında, böbrek idrar kanalında ve böbrekteki taşlar lazer, pnömotik gibi kırıcılarla küçük milimetrik boyutlara parçalanması prensibine dayalı yöntemdir. Perkutan nefrolitotomi yöntemi de uzun süredir erişkinlerde yapılan ve daha ince ve küçük çaplı aletlerin geliştirlmesi ile birlikte son yıllarda sıklıkla çocuk hastalarda da başarılı bir şekilde yapılan yöntemdir. Vücut yanında böbreğin dışından cilde 0.5-1cm’ye yakın kesi yapılarak çeşitli aletler ile kapalı şekilde böbreğe kamera sistemi ile girilip pnömotik, lazer veya ultrasonik kırıcılar ile taşlar küçük parçalara ayrılıp kırılan parçaların vücut dışına alınması prensibine dayanır. Açık cerrahi ve laparoskopik cerrahi yöntemine ise gereksinim oranı oldukça azalmıştır. Ancak taş operasyonun yanında düzeltilmesi gereken böbrek kanal darlığı gibi anatomik bozukluklar veya ciddi ortopedik patolojiler olan hastalarda açık cerrahi alternatif bir yöntemdir.”