Ankara Büyükşehir Belediyesi,  ASKİ Genel Müdürlüğünün ‘’su alt yapısı’’ işlerinde kullanmak üzere talep ettiği   24 Kasım 2019’daki borçlanma  yetkisi Ankara Büyükşehir Belediyesi  Meclisinde AK Parti ve MHP’li üyelerin oy çokluğu ile Büyükşehir Belediye Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülerek reddedilmişti.

Ankara 9. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararında, öncelikli projelerin mevcut bütçe imkânları ile karşılanamayacağını ve meclisin verdiği ret kararının ‘’kamu yararı ile hizmet gerekleri’’ yönünden hukuka uygun olmadığını belirtti.

Ankara 9.İdare Mahkemesini gerekçeli yürütmeyi durdurma kararında, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin borçlanma talebi ile ilgili reddettiği karar hakkında, ‘’telafisi güç ve imkânsız’’ zararların ortaya çıkma durumu olarak ifade edildi.

Dolayısıyla Ankara 9. İdare Mahkemeleri'nin verdiği karara 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. Maddesine göre  30 gün içinde uyulması gerektiğinden gözler Temmuz  ayı Büyükşehir Belediye Meclisine ve meclisin vereceği karara çevrildi.

Anayasanın 138/4. maddesinin son fıkrasında, ‘’yasama ve yürütme organları ile idarenin’’,mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğunu,bu organlar ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremeyeceğini ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceğini açıkça belirtmiştir.

Burada Büyükşehir Belediye Mecliside ‘’yerel bir karar organı’’ olduğu için bu emsal karar Ankara Büyükşehir Belediye Meclisini bağladığı gibi aynı zamanda Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi’ni de bağlamaktadır.

Özetle gerek Anayasanın 138/4. maddesi gerekse 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28/1.maddesinde, iptal kararlarının idarece uygulanması yükümlülüğünün anlamı budur. Bu nedenle, yürütmenin durdurulması kararlarının da iptal kararları gibi uygulanması zorunludur.

Ayrıca yargı kararları, kamu görevlilerinin uymak zorunda olduğu kararlardan olup, acaba meclis üyeleri bir kamu görevlisi mi sorusunu gündeme getiriyor.

Buna elbette mahkemeler karar verecek. Ancak bana göre meclis üyeleride bir kamu hizmeti görevi ifa ettiği için birer kamu görevlisi olarak görmek gerektiğini düşünüyorum.

O zaman şu soruyu sormak gerekiyor. Meclis üyeleride kamu görevi yaptığından meclis üyelerinin bu görevi yerine getirmemesi ve dolayısıyla kurumsal işleyişe  zarar verilmesi durumu Türk Ceza Kanununun 257. maddesinde ve diğer maddelerde belirtilen “görevi kötüye kullanma ve ihmal”suçunu oluşturabilir mi?

Bu beklenmedik karar Mersin Büyükşehirle ilgili olarak Ankara 9.idare mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı  biran benzer şekilde borçlanma yetkisi  reddedilen Mersin Büyükşehir Belediye Meclisinin  2020 yılı 1.olağanüstü meclis tolantısında redde konu borçlanma yetkisine emsal olabilir mi düşüncesini akla getiriyor.

Bu toplantıda Büyükşehir, Büyükşehir Belediye Meclisi’nden 250 milyon borçlanma yetkisi talep etmiş  talep Cumhur ittifakının, AK Parti ve MHP’nin oylarıyla reddedilmişti.

Başkan Seçer’ in Meclisten istediği borçlanma yetki talebinin özeti kısaca şuydu:

COVID-19 pandemisi sürecinde ‘’yatırımların devamlılığının sağlanması, personel maaşları ile zorunlu mal ve hizmet alımı ödemelerinde aksama yaşanmaması’’ tehlikesi idi. Başkan Seçer’e göre   bu ihtimali ortaya çıkartan sebep,  Mayıs ayı için Maliye ve İller Bankası’ndan gelecek payın yüzde 50 oranında düşmesi,aylık ortalama 130 milyon lira olan gelirin minimum 67.5 milyona maksimum da 70 milyona düşme olasılığı  olarak ifade edilmişti. Ayrıca MESKİ’nin 100 milyonluk borçlanma talebide meclisten aynı şekilde red yemişti.

Gelinen noktada Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine verilen bu karar, Mersin Büyükşehirle ilgili olarak meclisten yeni bir borçlanma talebine  kapı aralar mı sorusunu akla getiriyor.

Veya benzer şekilde MESKİ’nin su ve kanalizasyon alt yapı yatırımlarına yönelik 100 milyonluk yeni bir borçlanma talebi bu karara atıf yapılarak yeniden güncellenebilir mi sorusunu?

Covit-19 un Büyükşehir belediye  bünyelerinde büyük hasarlar ortaya çıkardığı malum. Dolayısıyla mevcut imkanlarla  yatırımların devamlılığının sağlanması, personel maaşları ile zorunlu mal ve hizmet alımı ödemelerinde yaşanacak sıkıntılar kurumsal işleyişin idamesinde ‘’telafisi güç ve imkansız ‘’ zararlara sebebiyet verir mi bunu  mahkemelerin emsal içtihatları belirleyecek.

Uygulamada idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç ve imkânsız zararların doğması durumu daha çok “yıkıma varabilecek ” hallerde karşımıza çıkarken, bu durum Danıştay veya idari mahkemeler tarafından ‘’uygulanmakla etkisi tükenecek’’ bir işlem olarak kabul edilir.

Ayrıca 5393 sayılı Belediye Kanunun, ‘’ Meclisin feshi’’ başlıklı 30/1.maddesi ile Belediye Meclisi;

Kendisine kanunla verilen görevleri süresi içinde yapmayı ihmal eder ve bu durum müzmin veya süreğen bir hal alırsa yani sürekli ‘’belediyeye ait işleri sekteye veya gecikmeye uğratırsa’’,İçişleri Bakanlığının teklifi üzerine Danıştay kararı ile ‘’fesh edilme’’ ihtimalinide ortaya çıkarmaktadır.

Büyük çoğunluğu Cumhur İttifakı üyelerinden oluşan meclisi feshetme teklifi İçişleri Bakanlığının uhtesinde olduğu için buna karar veriri mi bilemem ancak bu durum kronik hale gelirse vatandaş nezdinde bir karşılığı mutlaka olacağını düşünenlerdenim.

Sözün özü, tüm bu gelişmeler bir bütün olarak düşünüldüğünde Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine verilen yürütmeyi durdurma kararı gelecek dönemlerde Mersin Büyükşehir için bir şans olabilir mi bilemiyorum. Ancak bildiğim Mersin’in sıcağı önümüzdeki günlerde Mersin’liyi terletecek ama en fazla galiba yerel siyasetteki etkisiyle  yerel siyasetçiyi  terletecek gibi görünüyor.