30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası Mersin, İngiltere ve Fransa tarafından işgal edilmiştir. Kentin iki ülke tarafından işgal edilmesinden yaklaşık bir yıl sonra Mersin ve çevresinin askeri ve idari yönetimi, 1919 sonlarında, İngiltere-Fransa arasındaki anlaşma gereği Fransa’ya bırakılmıştır. Fransa, bölgede kendine bağlı bir Ermenistan kurulması doğrultusunda çalışmalar yürütmüştür. 

Mondros Ateşkes Antlaşması’nın Mersin’i doğrudan ilgilendiren hükümleri; 5., 7., 10. ve 16. maddeleri olmuştur. Antlaşmanın ilgili maddeleri ise şunlardı Madde 5: Sınırların denetlenmesi ve iç düzenin korunması için gerekli olan birlikler dışında Türk Ordusu’nun derhal terhis edilmesi. 

Madde 7: Müttefiklerin kendi güvenliklerini tehdit edecek herhangi bir durum ortaya çıkarsa, herhangi bir stratejik noktayı işgal etme hakkı bulunması. 

Madde 10: Toros tünel sisteminin Müttefiklerce işgali. 

Madde 16: Hicaz’da, Asir’de, Yemen’de, Suriye’de ve Irak’ta bütün garnizonların en yakın Müttefik Komutanı’na teslim olmaları ve “Beşinci” maddede saptanacak olan düzenin korunması için gerekenler dışında, bütün birliklerin Kilikya’dan çekilmeleri.

17 Aralık 1918’de, İngilizlerin kontrolündeki Halep’ten Mc. Andrew’in komutasındaki getirilen Mecusi ve Müslüman Hintli askerlerle işgal başladı.  

1 Ocak 1919’da Fransızlar 150’si Fransız, kalanı Ermeni lejyonerden olmak üzere toplam 1500 kişilik bir kuvvetle Mersin’i işgal etmişlerdir. Fransız üniforması giydirilmiş Ermeni gönüllülerden oluşan bir tabur, Mersin’de Taşhan’a, ikinci bir tabur Araplar Köyü, Hıristiyan Köyü (Osmaniye Mahallesi) ve Mesudiye Mahallesi civarında kurulan çadırlara, Cezayir, Tunus ve Fransızlardan oluşan bir başka tabur da Kışla ile Müftü Mahallesindeki medreseye yerleştirilmişti. Mersin’den sonra 19 Aralık 1918’de Tarsus da Fransız askerlerince işgal edilmiştir.

Fransa Hükümeti’nin yaklaşık üç yıllık işgal yıllarında kentin idari yönetimine ve yöneticilerine, Osmanlı yönetsel yapılanması içinde bulunmamasına rağmen “Kilikya” adı verilmiştir. Klikya adıyla kurmuş oldukları bölgede, sosyal hayatın yanı sıra, gümrük işlemlerine,  ithalat-ihracat sınırlandırmaları ve fiyat belirlemelere müdahale etmişlerdir. 

Fransa Hükümeti, Mersin’i kendi askeri güçleri ile işgali altında tutamayacağını bildiğinden bölgeyi kendi kontrolü altındaki Ermeniler aracılığıyla yönetmeyi amaçlamıştır. Bu sebeple Jandarma teşkilatından Türk asker ve subaylarını görevden uzaklaştırıp yerlerine Ermeni’leri getirmişlerdir. Açık bir şekilde Ermeni politikası uygulayan Fransız Hükümeti, hem işgal ettikleri kentlerde idari ve askeri kadrolara Ermenileri atamış hem de dünyanın farklı bölgelerinden Ermenileri buraya taşıyarak sosyo-kültürel yapıyı da değiştirmeye yönelik çalışmalar yürütmüştür. Mersin’e işgal komutanı ve kaymakam unvanıyla atanan Fransız ordusunda görevli Binbaşı Anfre, Mersin’de hükümet binasına yerleştikten sonra kentte birtakım idari ve askeri değişiklikler yapmıştır. Mutasarrıfı görevden almış, yerine Tahrirat Müdürü Salim Bey’i atamıştır. 6 Şubat 1919’dan itibaren de resmi daireleri kontrol altına almaya başlamışlarıdır. 1 Mart 1919’dan itibaren Türkler, Mersin’deki devlet dairelerinden ve kabinde de şehirden uzaklaştırılmaktaydı. İşten atılmanın gerekçesi çoğu zaman “Fransa aleyhindeki cemiyetlere iştirak” olarak gösterilmekteydi. Anfre, Galip Bey’i uzaklaştırdıktan sonra kısa zamanda kontrolü eline almış; gümrükte, belediyede müfettişliklerde, maliyede, tapuda, evkafta, jandarmada kontrolü tamamıyla eline geçirmiş buralara Fransız subaylarını ve Ermenileri yerleştirmiştir. Bir Fransız Başçavuşunu da polis komiserliğine tayin etmiştir. Mersin’de Maliye, tapu ve evkaf idarelerinde asıl yetki kentin Ermenilerinden olan Hamparsum Tulumciyan’a verilmiş ve çeşitli oyunlarla araziler, gayrimenkuller Türklerin elinden alınmıştır. 

İlan edilen beyanname ve aramalarla Türklerin elindeki silahlar toplanırken, Fransızların bölgedeki en büyük yardımcıları Ermeniler ise silahlandırılmıştır. 

Binbaşı Anfre, kentte bulunan İslam ve Hıristiyan liderlerini toplayarak yoksullara buğday, un, şeker ve sair ihtiyaç maddeleri dağıtacağını belirterek, her cemaatten ait oldukları din ve mezheplerle ilgili hayır cemiyetleri kurmalarını talep etmiştir. Sonrasında Arapların “El-Cemiyet’ül İslamiyet’ül Karabiye”si, Kürtlerin “Kürt Teavün Cemiyeti”, Ermenilerin Taşnak, Hınçak, Hoybon ve Protestanların Birliği” ile Ermeni Cemiyeti Müttehidesi, Rumların “Rum Cemiyeti”, Katoliklerin “Katolik Cemiyeti” idare heyetlerini oluşturulmuştur. Türkler ise çeşitli güçlüklerle karşılaştıktan sonra “İslam Cemiyeti”ni kurabilmişlerdir. Musevilerin o dönemdeki temsilcisi Gatenyo ve Kapiloto, Anfre’den gelen yardım cemiyeti kurma teklifine, cemaatlerinin Havrada teşkilatı olduğunu yardımların buraya gönderilmesini isteyerek ayrı bir cemiyet kurulmasına sıcak bakmadığını ifade etmiştir. Görünüşe göre yoksullara yardım söyleminin arkasında toplumun bölünmesi “Türkleri diğer unsurlardan ayırmak, bu cemiyetleri Türkler aleyhinde kullanmak, Türklere karşı kışkırtmak…” vardı; nitekim Anfre, amacına da ulaşmıştır.

İşgal süresince Mut’ta, Mersin’de, Gülnar’da, Silifke’de, Arslanköy’de kurulmuş olan müdafaa-i hukuk teşkilatları, çeşitli silahlı birlikler oluşturarak yörede Fransızlara karşı önemli mücadeleler yürütmüşlerdir. Kuvay-ı Milliye'nin mücadelesi sonucu emperyalist işgal yönetimi “Kilikya'da” tutunamamıştır. Mersin’de Fransızlara karşı önemli mücadele veren yaklaşık bin kişilik bir grup bulunmaktaydı. Komutanları ve müfrezelerinin başlıcaları ise şunlardı: Grup Komutanları; Milis Yüzbaşı Emin Resa (Aslan) Bey, Yüzbaşı İbrahim, Binbaşı İhsan, Binbaşı Çeçen Osman, Deniz Yüzbaşı Muhittin, Binbaşı Ethem Beyler komutanlık etmiştir. Grup Müfrezeleri; Sahil Müfrezesi: Merkezi Çiftlikköy’dü. Silifkeli Yedek Teğmen Adil Bey komutasındaydı. Bozan Müfrezesi: Başçavuş Tahsin Şahin komutasındaydı. Emirler Müfrezesi: Mağara’dan gelen öğretmen Ali Rıza Timurtaş komutasındaydı. Hamzabeyli Müfrezesi: Şeref Genç komutasındaydı ve daha sonra müfrezenin adı Yılmaz olarak değiştirildi. Çopurlu Müfrezesi: Mersinli Asteğmen Refik, ağabeyi Teğmen Hakkı (Deniz) ve Asteğmen Yusuf Kenan bu müfrezeye komutanlık etmişlerdir. Efrenk Müfrezesi: Arslanköylü Hüsnü Yıldırım komutasındaydı. Alsancak Müfrezesi: Yedek Teğmen Osman Muzaffer (Koçaşoğlu) tarafından kurulmuştur. Buluklu Müfrezesi: Yedek Teğmen Osman Heybetullah (Tekeli) komutasında oluşturulmuştur. Makineli Tüfek Müfrezesi: Yedek Teğmen Hamdi Bey komutasındaydı. Süvari Müfrezesi: Milis Çerkez Süleyman Bey tarafından kurulmuştu. İşgalden itibaren büyük zorluklar yaşanmış olmasına karşın bu durum Mersinlileri yıldırmamış, Mersin ve çevresini Kuvayi Milliye’nin güçlü direniş cephelerinden biri haline getirmiştir. İşgal döneminde bölgede sivil cemiyetler, askeri (Kuvayi Milliye) örgütlenmeler, Kuvayı Milliye’nin direnişi adım adım Fransızları bölgeden çekilmeye zorunlu kılmıştır. 20 Ekim 1921’de Türkiye Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk ile Franklin Bouillon arasında geçen 2 haftalık müzakereden sonra 13 maddelik “Ankara Antlaşması” imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre Suriye sınırımız Hatay dışında bugünkü şekliyle çiziliyor ve Fransızlar 20 Aralık 1921 tarihine kadar, sınırın kuzeyinde kalan askerlerini çekmeyi kabul ediyorlardı.

Ankara Antlaşması Güneydoğu Anadolu ile Çukurova’da süregelen savaşlara son veriyor, işgalin son bulmasını sağlıyordu. Fransızların Mersin’den çekildiği gün olan 3 Ocak 1922’den bu güne 3 Ocak “Kurtuluş Günü” olarak kutlamaktadır.

3 Ocak

Kararı istiklâl! 

Kavgası hürriyet! 

Cidâli yaşamak üstüne olan soylu ve yürekli bir ecdadın Mersin’de hürriyet meşalesini tutuşturduğu; 

“Mersin Türk’tür!” dediği tarihi bir gün! 

Bugün 3 Ocak! 

Mersin’in kurtuluş! 

Mersinlilerin varoluş günü! 

Milli ve Mahalli Kurtuluş Günleri, ortak anlamlar ve faaliyetler ağına gönderme yapan önemli ritüellerdir. Bizi birbirimize bağlayan duygu alışkanlıklarına işaret eder ve aynı eylemsel akış içinde bir araya gelmemizi sağlar. Uyumlu duruşumuzu pekiştirir. Kimliğimizi ve düzenimizi kollar. Zamansal ve mekânsal birlikteliğimizi, milli ve ruhi tekâmülümüzü sağlamlaştırır. Bu bakımdan kurtuluş günlerinde iştirake heves duymak; bu günleri bilinçli ve şuurlu bir alâkayla, bayram havası içinde, görkemli ve yoğun katılımlı olarak kutlamak ecdada olan gönül borcumuzdur. Bu cezbeyi ortak his ve heyecan şuuru içinde yaşamaksa fikri davamız için elzemdir. His ve heyecan olmadan fikir ve dava olmaz! 

Hitit, Yunan ve Roma gibi büyük medeniyetlere beşiklik etmiş, kuruluşu 1800’lere kadar uzanan, Anadolu’nun en eski yerleşim bölgelerinden biri olan, Mersin’e lazım olan şey Mersin sevdasını, idealini, ülküsünü aklına, gönlüne ve diline nakşetmiş Mersinlilerdir! Sanayisi, ticareti, turizmi, sanatı, edebiyatı ve beşeri unsuru ile tanınan ve öne çıkan, Türkiye’ye yakışır bir Mersin inşa etmek ve ona sahip çıkmaksa Mersinlilerin asli ve yegâne görevidir! 

Ne yazık ki Mersin yılların ihmalleri sonucu hak ettiği yerin çok gerisinde kalmış bir şehir haline gelmiştir. İnsanların yaşamaktan çok da mutlu olmadığı, kendilerini güvende hissetmedikleri bir şehir.

Bu güzel şehrin ruhu kaybolmak üzeredir.

Bu şehirde yaşayan hiç kimse ya da hiçbir müessese var olan bu yapının dışında değerlendirilemez. Bu şehirde yaşayan ve bağı olan herkes mevcut durumdan az ya da çok sorumludur. Çünkü hiçbir yükseliş ya da çöküş toplumun bir kesimine bağlı olarak gerçekleşmez. Yükseliş ya da çöküşlerde ben hariç diye bir anlayış söz konusu değildir. Toplumun tüm kesimleri iyiden de kötüden de sorumludur.

Yolu Vendik’e düşenler bilirler. Venedik’te San Marco meydanında bir çan kulesi vardır, Aziz Mark Çan Kulesi bu kuledeki çan her gün saat 12’de 12 kez çalar. Önemsiz gibi gözüken bu olay Osmanlının Viyana kapılarından ayrıldığı günden bu tarafa aralıksız devam etmektedir. Osmanlı Venedik’e hiç girmemiş olmasına rağmen 338 yıldır zafer sembolü olarak sürekli çalmaktadır. 

Aralıksız. 

Kesiksiz. 

Durmaksızın.

Ey güzel Mersin’im senin bağrından düşman atılalı, def edileli 99 yıl oldu. Senin insanların ne çabuk unuttular o kara günleri. Neden sende düşman işgalinden kurtuluşu unutturmayacak bir sembol yok. Neden sende zaferi hatırlatacak bir işaret yok Unutulduğun için mi ruhunu kaybediyorsun Mersinim….

Mersin’in işgalden kurtuluşunun 99. yıldönümü kutlu olsun!










 

Kaynaklar:

İbrahim BOZKURT “İşgal Yıllarında Mersin” Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Mart 2018 22(1): 407-435.

İşgal Yıllarında Mersin (1918-1922) 433 Akyüz Y. (2003). 

Kilikya Faciaları ve Urfa’nın Kurtuluş Mücadeleleri. Ankara. Arıkoğlu, D. (1961). 

Türk İstiklal Harbi I, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı. Ankara: Genelkurmay Basımevi. Bozkurt, B. (2015).

“Yılmaz Müfrezesi Kumandanı Şeref Genç’e Göre Mersin’in İşgali”, [Bildiri]. Erdem Ünlen vd. (Yay. Haz.) Milli Mücadele’de Güney Bölgesi Sempozyumu Bildirileri , (25-27 Aralık 2013). (ss.403-427). Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları. Cebesoy, A.F. (1953). 

Milli Mücadele’de Adana ve Havalisi (1918-1922). Ankara: TTK Basımevi. Çelik, K. (2005). 

“Fransız İşgal Dönemi Mersin Belediye Başkanı Ahmet Hallaç’ın Anıları”. 

İçel Tarihi. Ankara: Güzel Sanatlar Matbaası. Çiftçi, A. (2009). 

Milli Mücadele Döneminde Mersin ve Havalisinde İz Bırakanlar. Mersin: Bizim Grup Basımevi. E. Brẻmond E. (1921), La Cilicie en 1919-1920. Paris. Ener, K. (1996). 

Birinci Dünya Harbinde Suriye Hatıraları. C.1. İstanbul. Erikan, C. (1972). 

Milli Mücadelede Develi ve Ermeniler. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. Gürün, K. (1985). 

“Çukurova’da Fransız-Ermeni İşbirliği (1918-1921)”. Belleten, LXVI, (247): 943-965. Hatipoğlu, S. (2015). “Milli Mücadele’de Suriye İtilâfnâmesi’nin Yeri” [Bildiri]. Erdem Ünlen vd. (Yay. Haz.) 

“Kurtuluş Savaşı Yıllarında Çukurova”. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. XX, (58): 47-64. Kasalak, K. (1993). 

Kurtuluş Savaşı’nda İçel. (1971). İstanbul: Türkiye Kuvayi Milliye Mücahit ve Gazileri Cemiyeti Mersin Şubesi Yayınları. Öke, M.K. (1986). 

İşgal Yıllarında Mersin (1918-1922) 435 Öztoprak, İ. (1981). 

Türk İstiklal Harbi. C.IV. Güney Cephesi, Ankara. Selek, S. (1982). 

Kurtuluş Savaşında Kahraman Çukurovalılar, (Adana, Tarsus, Mersinliler). İstanbul: Aydınlık Basımevi. Şıvgın, H. (2015).

“Mustafa Kemal Paşa-General Harbord Görüşmesi Tanık ve Tercümanı: Prof.Hulûsi Y.Hüseyin (Pektaş)”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, IV (10): 197-207. Toros, T. (2001). 

Kurtuluş Savaşı’nda Çukurova. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. Toynbee A.J. (1923). 

“1921 Tarihli Türk-Fransız Anlaşması’nın Hazırlık Aşamaları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi.