Tarım olmazsa hiçbirimiz olmayız. Bitkisel ve hayvansal gıdalar stratejiktir. Bir toplu iğne üreten fabrikamız olmayabilir onu her zaman dışarıdan alabiliriz ama buğday fabrikanız yoksa kriz anında size kimse buğday vermez.

 

Yokluğunu görmeden de hatırlamadığımız vazgeçilmezimiz tarım.

 

Ne zaman gıdalar ile ilgili tedarikte bir sıkıntı yaşansa, biz tarım konuşulsun isteriz ama hiç konuşulmaz.

Stokçular konuşulur,

bir bitmeyen hormon meselesi konuşulur,

GDO denen genetiği değiştirilmiş gıdalar konuşulur,

pazar esnafı konuşulur,

hal esnafı konuşulur,

aracılar konuşulur,

marketler konuşulur,

konuşulur da konuşulur ama bir türlü tarımın kendisine sıra gelip konuşulmaz, hep tarlada çalışan işçilerin çilesi gösterilir,

acıklı hikayeler anlatılır,

yavaşlatılan görüntülerle ot çapalanır filan, ama tarımın kendisine bir türlü sıra gelmez.

 

Bakın yine aynı Korona çıktığından beri en çok konuşulan şey temizlik, sabun ve etil alkol.

 

Kolonyada etil alkol,

dezenfektanlarda etil alkol,

sağlığı tehdit eden alkollerle hazırlanan sahte dezenfektanlarda alkol,

etil alkolü bulan herkesin üretmeye çalıştığı izinsiz ve kontrolsüz (sahte) kolonya ve dezenfektanlarda etil alkol.

Ama biliyor musunuz, Etil alkol nelerden üretiliyor? Ya da sabun nelerden üretiliyor?

Ülkemizde üretilen ve kolonya ve dezenfektan yapımında kullanılan Etil Alkolün en önemli kaynağı şeker fabrikalarında pancardan üretilen alkoldür. İçerisinde şeker olan tüm bitkilerden alkol üretilebilir.

Evlerde kullandığımız sabunların birçoğu bitkisel ve hayvansal yağlardan elde edilen yağ asitlerinin tuzlarıdır.

Korona kabusu ortaya çıkınca raflarda ilk tükenen ürünler

kolonyalar oldu,

sonra yine alkol içerikli dezenfektanlar oldu,

sonra makarnalara sıra geldi

ve arkasından un rafları boşaldı.

 

Sabun sanayimiz ve stoklarımız iyi durumdaymış ki raflarda her zaman sabun bulundu ve sıkıntı yaşanmadı. Pazarlarda özellikle revaçta patates var. Tarımsal üretimin dışında kalan ve varken yok satan (stokçular yüzünden) tek ürün maskeler.

 

Herkes bir daha anladı ki tarım ve tarım ürünleri çok önemli, normal zamanlarda indirim yapan elektronik eşya mağazaları yağmalanıyordu, korona çıkınca bizde olmasa da dünyada gıda ürünleri yağmalama görüntüleri ekranlara gelmeye başladı. Demek ki neymiş, süsümüzden çok gıdamız daha önemliymiş.

 

Fransız markası parfümlerde indirim var mı diye sürekli olarak reyonları inceliyorduk, şişesi 100 cc olan benim parfümüm 200 lira, 500 lira, 800 lira diye hava atıyorduk, ne oldu kolonya 10 liradan 20 liraya çıkınca şimdi neden hayıflanıyoruz.

 

Evet sözün özü tarım ve tarımsal ürünler hayatımızı sürdürmek için en değerli şeyler. Bir insan günde 3 kez, hadi az yediniz günde 2 kez, hadi idare ettiniz, günde bir kez yemek yemek zorunda. Bu nedenle tarıma, tarımı yapanlara, tarıma aracılık edenlere, tarım üzerinden geçim yapanlara, yani biz her sofraya oturduğumuzda, tarladan ya da ahırdan ya da kümesten tabağımıza kadar olan süreçte emeği geçen herkese teşekkür etmeliyiz. Hakkını vermeliyiz.

 

 Patates neden 3 değil de 2 lira, buğdayın ton fiyatı neden 3.000 lira değil de 1400 lira bu fiyatlardan ne kadarı üreticiye kalıyor, acaba onca emeğin karşılığını alabiliyorlar mı diye düşünelim.

 

Tarladan çıkışı 1 lira olan bir ürün pazarda 5 liraya satılıyorsa bu sorunu çözelim.

 

Ticarette kar en önemli şeydir. Kimse kar etmediği bir ürünü üretmez satmaz. Ama tarım öyle değildir, üretim 2-3-5-10 aylık ya da 1-2-5-10 yıllık bir süreçtir. Bu süreçte üretirsiniz, ürettiğinizin değerini son gün siz değil piyasa belirler, kazanır ya da kaybedersiniz.

 

Tabi bu süre içerisinde don, dolu, kar, fırtına, yağmur, çamur sizi bitirmediyse.

 

Bitkisel ya da hayvansal hastalıklar sizi vurmadıysa. Böcekler tarlanızı, bahçenizi talan etmediyse.

 

Tarım’a gereken değeri verelim. Sanayicileri kurtarmak için tüm kurumlar harekete geçti, tarımı kurtarmak için harekete geçen kurumlar var mı?