2023…

Bu tarih Türkiye’nin karma değeri yüksek vizyon stratejisinde önemli bir sıçrama tahtası…

Türkiye’nin  son yerli otomobili görücüye çıkacak... Son yerli diyorum çünkü bunun ilkleri de vardı.

Adı ve fiyatı belli değil ancak tasarım, çevre dostu ve elektrikli düşünülmesi olağanüstü ilgi gördü. Aklıma ilk gelen ise acaba sürdürülebilir bir proje olup olamayacağı...

Bunu bir temkinli iyimserlik olarak görün… Elbette sebepleri var.

Ancak temkinlide olsa son yıllarda yapılanlara bakarak gelecekle ilgili umutlandığımı söylemek istiyorum.

Temkinli iyimserliğime gelince… Son üç yüz yılda ortaya doğru dürüst bir şeyin  şey koyamayışımızdan ortaya koymaya çalıştığımız bazı katma değer üretecek  çabalarımızın da bir yerlerden birileri tarafından önünün kesilmesi…  Bu, bu milletin suçu değil…

Suç olsa olsa  bundan nemalanırken dik duramayan gelmiş geçmiş siyasal öncülerimizin, statükocu bürokrasimizin veya yerli ve milli gibi görünen oysa uzantısı dışarıda olan  komprador işbirlikçi burjuvazinindir.

Millet olarak bizim en büyük hastalığımız nedir biliyor musunuz?

Son yüzyılda millet olarak kendi değerlerimize sahip çıkamayışımız… Bir şeyler yapmak isteyene, üretene gereken kıymeti atfedemeyişimiz…

Geçmişe bakıyorum da  biri bir şey üretti mi özellikle yerliyse onu linç etmişiz, hatta millete ibret alem olsun  diye bir asmadığımız kalmış... Ancak aynı şeyi aynı ürünü bir yabancı  üretti mi onu göğe sığdıramamışız. Elimizi patlatıncaya kadar alkışlamışız.

Bu, batının veya içimizdeki batı hastalığı olan oryantalistlerin bakış açısı  kendimizi değersiz görmenin algılardaki yansımasının eylem pratiği…

Oysa büyük devlet olmak aynı zamanda kültürde, sanatta, ekonomide ve teknolojide de büyük olmayı  her alanda sağlam bir irade ortaya koyabilmeyi gerektirir.

Yoksa hariçten gazel okumakla,  boşluğa nara atıp yankısıyla, duymak istediğiniz kabiliyetsizliğimizle yiğitlik taslayamayız.

Geçenlerde bir yazıda ülkemizin teknoloji gelişmişliğinde özel sektörün çabalarıyla üretilen bazı teknolojik değerlerin nasıl heba edildiğini, üretilen kıymetin daha iyisinin tasarlanıp teşvik edilmesi yerine tam tersi bu çabaya bir değer yüklenmeyip, nasıl çöplüğe terkedildiğini iç çekerek okudum.

Mesela, 1925 yılında Vecihi Hürkuş adında bir girişimcimiz ‘’ Vecihi K VI’’ adlı kendi imalatı olan uçağı uçurunca Vecihi bey önce askeriyeden sonra Türk Hava Kurumu cemiyetinden uçurulmuş. Sonra bunla kalınmamış İstanbul-İzmir uçuşunun ardından tehlikeli görüldükten sonra iki hafta ev hapsinde tutmuş ve sonra salıverilmiş. Cenazesinde dahi bu büyük mucidimizi görmezden gelmişiz.

Derken, Cumhuriyetimizin 10.yılına denk gelen 1933 yılında,  10.yıl marşına konu olan, ‘’ Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan’’ dedirten girişimci iş adamımız Nuri DEMİRAĞ, 22 mühendisle 1961 yılında raylardaki ilk yerli lokomotifimiz ‘’ Karakurt’’ u üretirken aynı zamanda ilave olarak 2.500km.ray döşemekle kalmamış, uçak üreterek  ürettiği uçağı ihraç edecek kadar siparişler almış sonra ne olduysa uçaklarıyla birlikte kendisini desteklemediğimiz gibi tarihin tozlu sayfalarına terk etmişiz. Sonra bir bahane bulup Karakurt’u  Gar dehlizlerine terk etmişiz.

İlk yerli otomobilimiz ’ DEVRİM’’ 4 adet üretilmiş. Yıl 1961, ilk kez Ankara Hipodromunda resmi geçit töreninde görücüye çıkartmışız.

‘’ ANADOL’’  ikinci yerli otomobilimiz. 1966 yılında üretmeye başlamışız. Epey de rağbet görmüş ancak bir gün densiz birileri ‘’ kaportasını eşek kemiriyor’’ diye diye malum medya linçi ile kendi ürettiğimiz belki de yıllar sonra daha iyisini geliştireceğimiz markamız olabilecek bir değeri  terk etmişiz veya terk ettirilmek zorunda bırakılmışız.

Bunlarla ilgili onlarca örnek mevcut. Aslında millet olarak olağanüstü şeylere kalkışmışız ancak bu girişimler üretime ‘’ne gerek var nereye satacaksın’’ bahaneleriyle zamanın devlet ricali tarafından  sahiplenilmediği gibi dışarıdan ithalatı hep tavsiye edilmiş. İlla üreteceğim diyenlerin çabaları da tüm bunları dışarıdan getirtip para kazanmak isteyen  birileri tarafından hep engellene durmuş.

Son 10 yılda yine büyük işlere kalkışıyoruz. Dün son yerli otomobilimizin tanıtımını yapmıştık yakın zamanda seri üretime de geçeceğiz.. Son elli yılın siyasal ve ekonomik nabzını elinde tutan siyaseti yönlendirip yöneten teknoloji ithal ederek bundan büyük paralar kazanan malum dönemin siyasi ve üst soy elit burzuvazisinin  bu günkü altsoylarından  gazetecisinden akademisyenine, sanatçısından siyasetçisine, iş adamından yazarına  sessizlikte bir tepkidir anlayışı  ile buna pek hoş bakmadıklarını görüyoruz.

Olsun! Onların dualarıyla yaşamadık ki beddualarıyla ölelim. Bugün devlet ve millet kaygısı olan bizler artık şunu haykırsak yerine oturur sanıyorum:  ’’ Bu kez başaramayacaksınız!’’