Ahilik gayri insani gidişatın mukavemet hattıdır.

Batı’nın rekabetçi ve ferdiyetçi dünya tasavvuruna ve kapitalist sömürü düzenine karşı mukabele şeklidir.

Bir insanlık sanatıdır.

Birlik, beraberlik, işbirliği ve dayanışma ruhuyla yol atası ve yol kardeşi edinerek fütüvvete intisap etmiş kimselerden oluşan bir kardeşlik ocağı ihvan teşkilatıdır.

Bir iş ve eğitim modelidir.

Bir sanat ve meslek teşkilatı,  esnaf loncası,  dayanışma birliği, çok yönlü-boyutlu bir sivil toplum yapılanmasıdır. Ancak muhteviyat bakımından bunlardan çok daha öte bir müessesedir. Dünyevi ve uhrevi bir sistemdir. Odağında hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahret için çalışma amacına yönelik bir İslami algı vardır. Bu bağlamda dini, içtimai, sınai, ticari, ahlaki, siyasi ve kültürel kıymetleri bünyesinde toplayan bir sosyal kontrol mekanizmasıdır; yerli ve milli bir sistemdir. Devletin siyasi, askeri ve sosyal açıdan buhran içinde bulunduğu bir dönemde doğup gelmiştir. Dolayısıyla bir diriliş hareketidir. Ancak devlet otoritesinin dışında kurulmuş informal teşkilatlardır! Bu yönüyle toplumsal ve ahlaki mücadelenin bir ürünüdür.

Ahilik, sadece bir meslek öğrenme süreci değildir. İmanın amele dönüştüğü tasavvufi bir akımdır. Ahilikte de bir ustadan el almadan bir mesleğe veya sanata sahip olmak olası değildir. Ahiliğin birçok ilkesi vardır. Fütüvvetnameler,  ahiliğin normlarını ihsas eden yönetmelikler olarak düşünülebilir. Bunlar, Peygamber sünnetini esas alan ve Kur’an’a dayalı olarak yazılan adap ve erkân ağırlıklı eserlerdir. Yani fütüvvetnamelerdeki ilkeler, Kur’an ve sünnet orijinlidir. Birçok ilkesi olsa da öne çıkan en temel dört ilke: Hikmet, iffet, şecaat ve adalettir.  İnsanda üç temel yeti vardır: Akıl, şehvet ve öfke.  İnsan, bu üç yetinin üçünü itidale kavuşturursa adil olur. Aklın itidali hikmet,  şehvetin itidali iffet, öfkenin itidali şecaattir. Toplamının itidali ise adalettir.

Her devletin bir motifi vardır. Bu motif Fransa’da vatan, Almanya’da ırk, İngiltere’de dil, Türkiye’de ise adalettir. Türkler adalette zaafa düştükleri anda dağılmışlardır.

Adil olmak, adil kalmak ve adil insan yetiştirmek asıl gaye olmalıdır.